Pages

Gornji oglas

Thursday, May 31, 2012

45 - GÜNÜN ŞIKLARI

Bugün günün şıklarında 5 isim var. Feryal Gülman, Arzu Sabancı, Demet Müftüoğlu, Begüm Şen ve Siren Ertan Çarmıklı.



Feryal Gülman 'ı nefis güzellikte bir yeşile sahip Zac Posen ile görüyorsunuz. Elbisenin bel bölgesindeki potluk benim gibi sizlerinde dikkatinden kaçmayacaktır. Ama genel olarak havasına ve bedenine elbiseyi o kadar yakıştırdım ki bu ayrıntıyı şiddetle görmek istemiyorum ve gözlerimi kapatıyorum :) Yaka kısmı kapalı olsa da taktığı mücevherler çok yakışmış. Saç modeli, füme tonlarındaki göz makyajı, mercan renkli ruju, Judith Leiber clutchı ile son derece şaşalı ve tam da benim beğendiğim tarzda bir şıklık içinde. Keskin omuz detayını taşıyışı ve yakıştırmış olması da işin bonusu. Tepeden tırnağa Hollywood 'da görmeye alıştığımız tarzda bir kırmızı halı şıklığı.




Arzu Sabancı ise Roland Mouret 'den jakard kumaş lacivert tonlarından bir seçim yapmış. Ağır kumaşı nefis taşımış. Yaka kesimi, rengi herşey dört dörtlük. Makyajı, saçları, mücevherleri ve taşlı Etro clutchı ile Arzu Sabancı 'ya hayran kalmamak imkansız.



Begüm Şen 'e bir renk ancak bu kadar yakışabilir. Genellikle kıyafetlerini her tondan seçiyor ama mavi renge özel bir ilgi göstersin derim. Şahsen kendisine en yakıştırdığım renk. Bu Max Mara marka farklı kumaş panelleriyle tasarlanan elbisede olduğu gibi mavilerle bir içim su. Orjinalinde de bel bölgesinde hafif bir bolluk var o yüzden oraya fazla takılmıyorum. Zincir askılı minik çantası ve Givenchy 'nin şu aralar en popüler model stilettoları ile içim açıldı desem yalan olmaz. Bembeyaz renkli Givenchy 'ler yanık teni ve sürdüğü ojelerle nefis görünüyor.

Ve ne yazık ki yüksek kalite fotolarını bulamadığım iki isimle devam ediyorum. Demet Müftüoğlu ve Siren Ertan Çarmıklı.



İpek saten düz kesim siyah elbisenin Demet Müftüoğlu 'nun üstünde duruşuna bayıldım. Saçlarını doğal bir şekilde açık bırakmış. Makyajı her zaman varla yok arasındadır ve ben kendisine çok yakıştırırım. Elbiseye avantgarde model büyük bir kolyenin havasını da katınca çok hoş bir şıklık çıkmış ortaya.

Gelelim Siren Ertan Çarmıklı 'ya. Üstünde bir Hervé Leger görüyorsunuz. Hervé Leger 'in seksi ve vamp kimliğini bertaraf eden bir görüntü var karşımda. Meğersem bir Hervé giyildiğinde pekala zarif de olunabiliniyormuş. Zümrüt yeşili croco Chanel portföyü ve yine zümrüt yeşili croco Christian Louboutin 'leri ile Siren Ertan Çarmıklı şık ve son derece zarif görünüyor. Güzel demeyi unuttuysam da artık yazmaktan bıkmış olmama verin :)


Share

The Growing Political Role of American Muslims (CAIR)

5- CADI KAZANI !




Bazı elbiseler sadece podyumda sergilenmeli. Gerçek bedenlerde ya yer almamalı ya da nasıl sergilendiyse öyle giyilmeli diye düşünüyorum. İşte buna en güzel örneklerden birini sizlere sunuyorum.

Elimizde Emilio Pucci 'nin 2012 Yaz koleksiyonundan podyumda görür görmez aşık olduğum sanat eseri. Natasha Poly 'de o kadar başarılı taşımış ki insanın hemen alıp giyesi geliyor. Ama işte bazı kıyafetler gerçek bedenler üstünde podyumda göründüğü gibi görünmez. Podyumdaki bir illüzyondur aslında.



Çünkü ortaya çıkan görüntü Beyza Arslan 'da gördüğümüz gibi olacaktır. Ki kadın gayet ince sanırım uzun boylu da. Yani vücut ölçüleri bakımından bir sorunumuz yok. Ama beyazın altına yine beyaz renkli bir elbise giyerseniz kumaşın tüm detayları ve güzellikleri kaybolup gidiveriyor. Nerde podyumda gördüğümüz güzellik nerde Beyza Arslan 'ın üstünde ki alalade görünümlü elbise ?! Benim gibi dikkatli gözleriniz yoksa bir Emilio Pucci demek için kırk değil kırk bin şahit gerekir :)

Hatta kolların bol kesimi yüzünden acaba orjinal mi yoksa özel dikim mi diye arada kalmadım da değil. Ama kumaş detayları aynı. Görebilmeniz için elbisenin büyük resimlerini de koyuyorum. Beyza Arslan ne yazık ki bu elbiseye herhangi bir fitting de yapmamış. Bedeni bulmuş almış giymiş. Yaka bölgesi ciddi anlamda potlu. Üstelik göğüs bölgesi de iyi görünmüyor.

Bir elbise şayet bu şekilde satışa çıkmışsa yanına bile uğramam. Çünkü etiketi ne olursa olsun bu şekliyle benim için giyilmesi anlamsız bir parçadır o. Bu anlamsızlığa birde binlerce dolar verildimi yazık demekten başka birşey diyemiyorum.





Share

Wednesday, May 30, 2012

2012 MISS TURKEY

Yarın akşam Türkiye 'nin en güzel bir kızı daha seçilecek. Aslında niyetim bu geceyi sizlere yarışmadan canlı canlı sunmaktı ama ne yazık ki bana yine Bodrum yolları göründü. Davetiyemi kullanamasam da çok şükür twitter 'ımız var :) Yarın akşam takipçilerimle bol bol çekiştiririz kızları :)

Olay güzellik olduğu için kimse kusura bakmasın kızları her anlamda didik didik edeceğiz.

Şimdi genel olarak ilk söyleyeceğim şudur arkadaşlar. Hiçbir adayın fiziği beni heyecanlandırmadı. Elbette güzellik görecelidir herkese göre farklıdır. Ben bana ait olan kısmından mesulum. Hiçbir aday benim gözümde Türkiye 'nin en güzeli olacak kadar güzel değil. Ha içlerinde elbette güzel olanlar var ama işte o 'en' kelimesi varya işte onda ister istemez çok şey arıyorum.

Bir kere kızların tanıtım fotoğraflarını hiç sevmedim. Bazılarına kıyak çekilmiş bazıları sanki özellikle harcanmış. Pozlar, açılar, ışık falan herşey kötü. Mesela Merve Akman ve İlknur Melis Durasi isimli yarışmacıların o tuhaf pozları nedir Allah aşkına ?! Ben bakarken utandım :)

Geçenlerde gece uykum kaçtı televizyona bakiniyim dedim karşıma Star kanalında adaylar çıkıverdi. Kamp süreçlerimi gösteriliyor yine yarışma içindeler mi programın konseptini katiyyen anlamadım. Hatta biri sonunda elendi gitti. Hangisi elendi gitti hiç bilgim yok. Kızlara oyunculuk dersi verdiriyorlar hatta ellerine bir metin verip hepsinden rol kesmelerini bekliyorlar. Nasıl acıdım kızların haline anlatamam. Başlarına gelecekleri bilselerdi katılırlarmıydı bilemiyorum :) Velhasıl efendim elbette oyunculukta çuvalladılar ama bu vesileyle fotoğraflar haricinde kızları ekrandan da görmüş oldum. Neticede fotoğraftaki halleri en iyi halleriymiş onu anladım :)

Fotoğraflardan yola çıkarsak favorilerim Tuğçe Kurşunoğlu, Merve Akman, Açalya Samyeli Danoğlu ve Merve Sarı diyorum.

Şimdi madde madde tek tek adayları ele alma zamanı ;



Tuğçe Kurşunoğlu 'nun yaşından çok büyük göstermesi dikkat çekici. 20 yaşında değil de sanki 30'lara yakın bir fiziği var.



Merve Akman ikinci fotodan kazandı. Hoşuma gitti. Hafif Azra Akın 'ı görüyorum.



Açalya Samyeli Danoğlu 'nun havasını beğendim. Saçları, yüz hatları, gülümsemesi gayet hoş.




Merve Sarı 'nın burnu bariz estetikli. Bu yarışmalarda benim bildiğim estetikli olmamak birinci şarttır. Kurallar değişti de ben mi kaçırdım acaba ? Bunun dışında gayet hoş bir kızımız.



Buket Açıkgöz 'de Cansu Dere havaları sezdim. Süpriz yapabilir.




Buse Varol 'un gözler güzel ama genel olarak köyün çeşme başı güzellerine benziyor. Yuvarlak hatlı ve kısa boyunlu.



Ceren Yılmaz kızımızın gözlerinden cidden korktum ! Kendisinden iyi bir yerli Tomb Raider olurmuş :)



Çağıl Özge Özkul 'un pozu iyi ama ekrandan beklediğimi bulamadım.



Çağla Dikici 'de fena değil. Favorilerime yazsamıydım acaba arada kaldım.



Çağla Zoralioğlu ı-ıh.



Elif Merve Çolak 'ın yüzündeki acıların çocuğu Emrah ifadeyi sevmedim.



Gamze Balım kaybederse dudaklardan kaybeder.



Fotoğrafları ilk gördüğümde tartışmasız en iyisi Gamze Kayalı demiştim. Meğersem bu kızcağımız Bugün Ne Giysem ? 'de yarışmış ve eldeki görüntüler pek bir fena. Aynı kız olduklarına inanmam epey vakit aldı !!



Gözde Coşkun kızımız acilen dişlerini yaptırmalı. Napalım konumuz güzellik ve bu bir güzellik yarışması. O zaman kimse yazdıklarıma gocunmayacak.



İlknur Melis Durasi 'yi hiçbir yere koyamadım. Ne evet ne de hayır diyebiliyorum topu size atıyorum.



Meltem Tüzüner çok hülyalı bakmış ama yemezler canım :)



Öykü Bulut 'un ilk resmi falso ama ikinci fotoda yüz hatları fena değil.



Semiha Bezek ortaokul öğrencisi gibi. Almayım kalsın.



Şimal Yavuz 'un alnı çok güzel. Valla bunu yazarken kendime nasıl güldüm anlatamam. Hala gülüyorum :)



Berna Özkeskin 'in buraya kadar nasıl kaldığını bile anlamadım !



Begüm Zabun 'da bir ışık görüyorum ama o kadar. Yine de bir süpriz yapabilir sanki.

Çok fazla beğendiğim olmasa da geçen senelere oranla daha az aaaa bu nasıl buraya kadar gelmiş olmaması adına gayet güzel bir gelişme. Bu fotolar elbette yarışma gecesi göreceklerimize kıstas bile olamaz. Hatta bir çoğunu tanımakta zorlanacağıma eminim. İyi bir saç, makyaj ve kıyafete yerinde bir endam, hava ve iyi yürüyüş kattılarmı hepsi bambaşka görünecektir.

Birde benim şu güzellik yarışmalarında her zaman uyuz olduğum bir unsur vardır. Taçlar. Bir türlü bu taçlar seçilen güzellerin kafalarına iyi oturmaz. Bazısı yamuk durur hatta düşer hemen toparlanır. Bu seneki taçları Boybeyi hazırlamış. Umarım bol taşlarla iyice ağır bir taçtır da güzelcene kızlarımızın kafasına oturtabilirler. Bence bunun bile özel provası yapılmalı.

Tabiki de sizlerin adaylarını çok merak ediyorum. Bakalım hangimizin seçtiği yarın mutlu sona ulaşacak :)


Share

Nazir Afzal: 'We tackled grooming gangs. Now we have to confront forced marriage among Travellers'



The pioneering prosecutor behind the Rochdale abuse case tells Jonathan Brown that communities' problems can't be ignored
 
Until recently, many of the crimes encountered by Nazir Afzal rarely troubled a British courtroom. The perpetrators went unpunished and the women and children who were the victims of abuse were disbelieved. But the mood has changed. Since the conviction of nine men for raping and trafficking white teenagers in Rochdale earlier this month, the issues raised by the case and by Britain's most senior Asian prosecutor have risen to the very top of the policy agenda.


Now the time has come when no minority communities should be allowed to offer refuge to men who commit crimes against women, he says. Mr Afzal, who has become the public face of the legal system's determination to stamp out honour-based violence, forced marriage and grooming, admits there are areas where there is still work to do. He cites the Traveller community, where children are still married off against their will.

In an interview with The Independent the Chief Crown Prosecutor for the North-west says he is determined to name and shame groups who refuse to acknowledge the existence of exploitation within their midst. "I understand this sensitivity that certain people have but I don't have it. There is no community where we should not be ensuring the victims are safe," he said.
As a first generation British-Pakistani he admits that some groups he works with can often feel more comfortable in his presence than someone they might consider an outsider. "There are some communities where we have feared to tread, and by 'we' I mean every agency. I am hopeful that no longer exists. It no longer exists as far as I'm concerned, and the last bastion for me is the Traveller community, he said.

Public shock surrounding the Rochdale case is beginning to have a "cathartic effect" on the people of the former mill town, he says. But as the taboo is confronted in the South Asian communities, others are only just being challenged. "I have become aware of massive issues of forced marriage in the Traveller community. It is widespread," he said.
Mr Afzal was appointed head of the Crown Prosecution Service in the North-west last year. His first decision was to reopen the Rochdale case after a series of mistakes and poor decisions by police, social workers and his department nearly led to the gang evading justice.
Turning the spotlight on the Traveller community is a typically bold action by Mr Afzal. He is currently assisting representatives of the community who are working to raise awareness of forced marriage and women's rights, advising them on government strategy. In the meantime he has had to deal with problems closer to home. In the North-west half a dozen exploitation cases have focused attention on Asian immigrant groups.

But while the public debate has centred on the ethnic background of offenders, he insists no nationalities or social groupings are entirely blameless. "Every community will have its violence every community will have its child abuse, every community will have the attitudes and poor treatment of women," said Mr Afzal.
The issue, he believes, is one of male control rather than culture. "The vast majority of paedophiles and child abusers in this country are white British – 95 per cent," he said. "The one thing these men have in common with the vast majority, with virtually all paedophiles, is that they are men. We have got to focus on what the real issue is.
"This is a gender issue. It is about men and their attitudes to women: men thinking they can control women in any way they want. Men determining what is feminine, what is womanly ... that somehow they can be manipulated and controlled," he added.
Since leaving London and taking over his position in Manchester it has been a spectacularly busy time. Soon after moving from his post as CPS director in West London, he found himself required to rule on a spate of killings by householders defending their property against intruders. The subject immediately found itself on the Government's radar, with interventions from the Prime Minister.
In all cases Mr Afzal chose not to prosecute. "Those decisions were easy to make," he says. "The line is: don't be a vigilante. But by all means protect yourself, protect your family, protect your property, but don't go out there looking for offenders," he added.

In August, Manchester and Salford saw violent looting and 300 arrests. The cities pioneered the use of night courts and community impact assessments, bringing the first successful prosecutions. Yet despite the severity of some of the punishments meted out – such as a 16-month jail term handed down to a drunk who stole a box of doughnuts from a looted bakers – he believes the judges acted proportionately.
"In the context of the disorder we had in August of last year it was absolutely right that deterrent sentences were handed out," he said.

Later he ruled that charges should be dropped against the nurse Rebecca Leighton in connection with alleged poisonings at Stepping Hill hospital in Stockport, a case that was described by the Greater Manchester Police chief Peter Fahy as "like murder on the Orient Express with 700 suspects".
Then on Boxing Day the shooting of the Indian postgraduate student Anuj Bidve as he and a group of friends made their way to the sales in Manchester city centre prompted international concern over the safety of Britain as a destination for overseas students.

It was a highly sensitive case which sparked an uncharacteristic reaction from Mr Afzal, a father of four. "He came here to make the most of the opportunities we have in this country.
"I met his parents when they were over here and it's very rare for me to cry, but I did cry in their presence. They sent their eldest son over here to study and they were coming to collect his body and that to my mind is extremely tragic," he recalls. It is possible that the Bidves' plight stirred emotions linked to his own immigrant experience.

A man accused of killing the young student is due to go on trial next month.
The Afzal family originate from Pakistan's lawless North-west frontier around 30 miles form where Osama bin Laden was shot dead.
They served the British Army as caterers – a family link he shares with President Barack Obama – moving around British India to Cyprus before settling in inner city Birmingham. There Mr Afzal grew up among a close-knit Pakistani community but one that was at the sharp end of 1970s racism and urban decline.
"I was bullied at school," he recalls. "On many occasions I remember coming home with bits of my clothing torn and hiding it from my parents because there a real sense of pride – that you don't want them to know."

Meanwhile, his father and brothers moved with the army to Northern Ireland. In 1974 a cousin was loaded into the back of a van by the IRA and shot dead for the "crime" of serving squaddies tea and biscuits in the mess. A younger cousin witnessed the shooting. "He was told: 'This is a message to all of you – get out.' My father decided to stay for another 15 years – that was his response," said Mr Afzal.
Back in Birmingham Mr Afzal's mother was busy challenging community assumptions about women. "If she became aware that a 16 -year-old girl from down the street was being married off early she would walk down there in her early 80s or late 70s and say, 'What the hell are you doing? Don't you realise she is allowed to have an education. Give her a choice.'"
Mr Afzal's response to the bullies was to study and later stand up for victims, although he concedes that by the time he intervenes it is already too late.
"Criminal justice response is almost like a failure. Whatever it is that has happened shouldn't have happened in the first place. This is about prevention; this is about changing attitudes.
"Part of our role is in prosecution because we send out very strong messages through robust and strong prosecutions, fully supporting victims through the process. The sentencing sends out a message of deterrence," he said.

"People talk about miscarriages of justice when people who are not guilty go to prison. Thankfully that is rare. To my mind the greatest miscarriages of justice are those who are perpetrators who are not brought to justice. There are many, many more of those."

Tough talk: the prosecutor on...
... the Traveller community
"There are some communities where we have feared to tread, and by 'we' I mean every agency. I am hopeful that no longer exists. The last bastion for me is the Traveller community."

... the murder of Anuj Bidve
Mr Afzal said the Indian student killied in Salford on Boxing Day had come to Britain "to make the most of the opportunities in this country".
"I met his parents when they were over here," he said. "It is very rare for me to cry, but I did cry in their presence. They sent their eldest son over here to study and they were coming to collect his body, and that to my mind is extremely tragic."

Tuesday, May 29, 2012

MELİSSA ELİYEŞİL 'in GELİNLİĞİ



Artık Melissa Eliyeşil 'e kontes diye hitap etmemiz gerekir. Çünkü kocası bir kont ve Almanya 'nın en köklü ailelerinden birine mensup. Zaten ortada prensesler, kontesler, baronesler, şatolar varsa bu iş tam benlik :) Artık ismi resmi olarak Kontes Melissa von Faber Castell. Gerçi çok evvelden evlenmişlerdi ama ortada şaşa ve güzellik adına hiçbir karemiz yoktu. Ve işin en güzel tarafı bu düğünün uluslararası tüm kraliyet forumlarında yer alması. Gördüğüm kadarıyla da gelinimizin güzelliği ve gelinliği pek bir beğenilmiş.

Her önemli gelinimize yaptığımız gibi yine mercek altına alıyoruz. Gelinliği Roberto Cavalli imzalı. Roberto Cavalli 'nin eşi Eva Cavalli gelinlikle özel alakadar olmuş. Ve ortaya harcanan her dakikaya değen bir gelinlik çıkmış. Tek kelimeyle bayıldım ! Melissa Eliyeşil zaten güzel bir kadın ama ilk kez kendisini bu kadar zarif görüyorum. Hem zarif hem de asil bir havayla taşımış ki hayran kalmamak imkansız.



Duvağın güzelliğini kelimelerle ifade etmem çok zor. Dekolte kesimi, omuz detay ve eteğin hafif balık kesimi bir arada müthiş bir ahenk içinde. İşte en beğendiğim tarzda elinde kır çiçeklerinden ve güllerden yapılmış sade bir buket. Makyaj 10 numara, saçlar 100 inci küpeler ise 1000. Yani özellikle işte şunu beğenmedim yuppii diye bağırtacak birşey arıyorum ama ı-ıh bulmam imkansız. Dört dörtlük nefis bir gelin olmuş.

Zarif mimikleri ve kol hareketleri çok hoş. Türkiye 'de üst tabaka bir ailenin mensubu olsa bile yine de bu tarz bir ailenin havasına uymak uyuşmak kolay değil. Bravo bravo !! Ortada hiçbir fazlalık, abartı, sakil durucak bir detay yok. Ay daha ne diyim bilemiyorum :)


















Davetlilerden sadece Aylin Tahincioğlu ve Zeynep Çarmıklı 'yı görebiliyoruz. İkiside böylesi bir düğün için gayet uygun giyinmiş. Şapkalar olmazsa olmaz. Her iki şapkayı ve kıyafetlerini çok beğendim. Yani kusur bulamamak hakkaten çok sıkıcıymış. Herşeye iyi güzel demekten fenalık geldi içime :)



Share