Pages

Gornji oglas

Friday, March 15, 2013

'Mutluluk bir seçimdir.' diyorum. İtirazı olan? :)

Gelsin haftasonundan önce güzel bir parça bize : Alpine - Hands

Mutlu olmak bir seçimdir diyorum hep. 
Neye göre söylüyorum bunu? Kendi deneyimlerime göre elbet.


Mutsuzluğu seçtiğim bazı dönemler oldu,onları düşünüyorum...'Ben mutsuz bir insan olayım' dediğim zamanlardı onlar hep. Evet evet..İnsan hiç öyle der mi demeyin. Diyor valla. İşte onlardan biri karşınızda duruyor mesela. Ama hiç merak etmeyin,sizlerin içinde de var bu duygu,siz sadece böyle dediğinizi bilmiyorsunuz. E sen daha mı iyi bileceksin diyorsanız, gelin beraber inceleyelim:
Neden bu şekilde acı çektirir kişi kendine?


Hayatımızda yaşadığımız kötü deneyimler sonucu, karamsarlığa düşeriz. Hayal kırıklığı yaşar, (kendimize  ya da diğerlerine karşı hissettiğimiz) güven  eksilir, tekrar başlayacak gücü bulamayız, yorgun hissederiz, sanki zaman durmuş ve biz başarısız olmuşuzdur...Aşk , iş , eğitim, ... Konu her ne olursa olsun,biz üzülmeye; dolayısıyla iki tek atıp dertleşmeye meyilliyizdir kendimizle. Olup biteni kafaya takar, defalarca sorgularız bazen. En küçük pürüzleri büyütür, rüyalarımıza kadar taşırız . O neden bana bunu dedi? Efendime söyleyeyim, bu neden bana bu şekilde davrandı? Ben ona ne yaptım ki? "Ben nerede yanlış yappptııııııım????" şarkısı fonda yerini alır anlayacağınız. Eeee peki bu "sonucu" kim yarattı ? BİZ. "Eee ben istemedim ki böyle olmasını! Deli miyim ben,bilseydim yapar mıydım!...." diyor olabilirsiniz. "Bence" siz zaten en başta kendiniz yarattınız bu "durumu" da, her neyse konumuz şuan olayın sonuç kısmı.( Yani yaratım sürecinin sizin elinizde olduğuna inanmıyor olabilirsiniz. Ben düşünce gücünün oluşturduğu etkileri hayatımın bir çok döneminde birebir yaşadım.) Gelelim bizim konuşacağımız kısmına.Yani olay oldu bitti (siz yaptınız ya da kaderi suçladınız) , bundan sonraki aşama da işin size kaldığını göreceksiniz umarım. Yaşanan her ne ise, bunun sonucuna oturup ağlamak,kendinizi hırpalamak, günlerce herkese küsmek,içine kapanmak ya da üzüntünüzü her nasıl dışa vuruyorsanız artık : 'dağıtarak',birgün orada bir gün burada sabahlayarak, içerek, ... Bu seçenek 1 oluyor. Sizin elinizde bir çok seçenek var bunlardan başka. Ama siz sadece birine odaklanıyor olabilirsiniz. Mesela 'hayatı daha az ciddiye alarak yaşamak' , yaşadığınız olayı bir tecrübe olarak inceleyip bir dahaki sefere aynı durum karşısında farklı yollardan ilerleyebileceğinizi-farklı sularda yüzebilileceğinizi , hatta bunun çok daha iyi olacağını öğrenebilirsiniz. Evet, bu da bir seçimdir. Öğrenmeyi seçmek ve bir dahaki benzer koşullarda öğrendiğini uygulamak. Tabii bu kısım çok önemli. Uygulamak kısmı. Eğer siz, okumayı çok seven,  beğendiğiniz koçların workshoplarını kaçırmayan, araştıran biri olmanıza rağmen, geliştirmeyi düşündüğünüz konuda ilerleyemiyorsanız, bunun nedeni: ya değişmeyi gerçekten istemeyişiniz (yani halihazırda -size göre- olumsuz olan bu durumdan bir çıkarınız var) ya da teoriyi pratiğe dökmeyişinizdir. Peki tüm bunlar hiç üzülmememiz gerektiği anlamına mı geliyor? Kesinlikle hayır. Yani elbette yeri gelecek üzüleceksiniz,yeri gelecek ağlayacak, yeri gelecek acıyı damarlarınızda hissedeceksiniz...Bunu yaşamazsanız,"ben iyiyim yaaa,ne olacak,amaaan bana bir şey olmaz,hıh,..." tavrıyla hareket edip,içlerde bir yerde 'yaşamanız gereken acıyı' saklıyorsanız (bilmeden de olabilir), bir dahaki, ondan da sonraki,...ya da daha daha sonraki (bunun ölçüsü size kalmış) 'kötü' olay sonucu,patlak verir ağrılarınız..Hem de katbekat çoğalmış haliyle.. Üzülmek başka şeydir, mutsuz olmak başka bir şey. 

Mutlu olma durumunu başka değerlere bağlamak da yapılan diğer yanlışlardan biridir. 

Yaşamınızdaki başka 'şeyler'in (örneğin bir çok kimse: "eee borç gırtlağa kadar, biz nereee mutluluk nereee?" diyor , bir başkası "ya mutlu olmak için ('için' diyor görüyor musunuz?) insanın başkalarına ihtiyacı vardır,dostlara,aşka...") bizim mutlu olmamızla hiçbir ilgisi yoktur. He işimizi kolaylaştırabilirler , evet. Ama sebep olamazlar. Eğer onları mutluluk kaynağımız olarak görecek olursak, onları yitirdiğimiz taktirde biz tam anlamıyla 'mahvolmuş' oluruz.
Dalay Lama ,  "Son derece modern ve rahat bir binanın yüzüncü katında, en yüksek teknolojiye sahip bir daire bile satın alsanız mutlu olamayabilirsiniz. Eğer zihinsel uyumu yakalayamazsanız arayacağınız tek şey, atlamak için bir pencere olacaktır." der. 

İki insan düşünün, bunlar aynı kötü olayı yaşasınlar, ardından biri mutlu hayatına devam etsin, diğeri acılar içinde bir yaşam sürmeye başlasın.. Bunun nedeni ne olabilir? Karakter? Bakış açısı? 'Bardağın dolu tarafı' sözü bir şey hatırlatıyor mu size? Yani algılma şekliniz , değerlendirişiniz...Hayatınıza hangi anlamı katacağınızı; algılayışınız ve akabinde bunu dünyanıza yansıtış şekliniz belirler.


***

Bana sormak ya da benimle paylaşmak istediklerinizi,blogumuzun facebook hesabından mesaj yoluyla iletiyorsunuz ancak 'mesaj yaz' butonunu zor gördüm diyenler oldu. Mail yoluyla iletişime geçmek isteyenler :   edanazsisters@gmail.com adresini kullanabilirsiniz. Fazla geciktirmeden size dönüş yaparım mutlaka.. Hadi bakalım , hatırlayın sizi seven biri var burada..Çok öptüüüüm!

No comments:

Post a Comment

Note: Only a member of this blog may post a comment.